loader image

Postmenopozal Vajinal Atrofi Tedavileri

Menopoz sonrası östrojen seviyelerindeki düşüş, vajinal atrofi olarak da bilinen genito-üriner sendroma (GSM) yol açabilir. Bu durum, vajinal kuruluk, yanma, kaşıntı, ilişki sırasında ağrı ve idrar yolu şikayetleri gibi belirtilerle kendini gösterir. Hormon ve hormon dışı tedavi seçenekleri, kadınların yaşam kalitesini iyileştirmek için çeşitli alternatifler sunar.

Lazer Tedavisi

Vajinal atrofi tedavisinde lazer (Er:YAG, CO2, fraksiyonel lazer) uygulamaları, vajinal mukozada mikro travmalar oluşturarak doku yenilenmesini tetikler. Bu tedavi:

  • Vajinal epitel kalınlığını artırır
  • Vajinal pH dengesini düzenler
  • Kan dolaşımını iyileştirir
  • Vajinal elastikiyeti artırır
  • Lubrikasyonu iyileştirir

Genellikle 3 seans halinde, 4-6 hafta arayla uygulanan lazer tedavisi, etkilerini 12-18 ay sürdürebilir. Anestezi gerektirmez ve 15-20 dakikada tamamlanır.

PRP (Platelet Rich Plasma) Uygulaması

PRP, trombositten zengin plazmanın vajinal duvarlara ve vulva bölgesine enjekte edilmesi işlemidir. Büyüme faktörleri sayesinde:

  • Doku rejenerasyonunu hızlandırır
  • Kollajen üretimini artırır
  • Vajinal mukozanın yapısını iyileştirir
  • Doğal nemlendirmeyi destekler

Tek seansta etki göstermeye başlayan PRP, 12-18 ay boyunca etkisini sürdürebilir. Lokal anestezi ile uygulanır ve işlem yaklaşık 30 dakika sürer.

Hormon Dışı Tedaviler

Hormonal tedavilerin kontrendike olduğu durumlarda veya hormon kullanmak istemeyen kadınlarda alternatif seçenekler:

  • Hyalüronik asit bazlı vajinal nemlendiriciler
  • Fitoöstrojen içeren kremler
  • DHEA (dehidroepiandrosteron) içeren vajinal preparatlar
  • Peptid bazlı rejeneratif vajinal ürünler
  • Özel probiyotik formülasyonlar

Bu ürünler, günlük veya haftalık kullanımla vajinal mukozanın iyileşmesine destek olur ve semptomları hafifletir.

Postmenopozal vajinal atrofi tedavisinde, her kadının bireysel ihtiyaçları, tıbbi geçmişi ve tedavi tercihleri göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmiş bir yaklaşım geliştirilmelidir. Meme kanseri öyküsü veya tromboembolik hastalıklar gibi durumlar, tedavi seçimini etkileyebilir. Çoğu durumda, en iyi sonuçlar için farklı tedavi modalitelerinin kombinasyonu önerilmektedir. Düzenli kontrollerle tedavi yanıtının değerlendirilmesi ve gerekirse tedavi planında değişiklikler yapılması önemlidir.